Yeni Birlik Gazetesi'nden Doç. Dr. Can Ceylan  yazdı.

Ama üniversiteler birer oyun sahnesi yapılıp oynanmak istenen kirli ve sinsi oyunlar söz konusu olunca o zaman “savaş baltaları”nı bir kenara koymamız gerekiyor.

Adının önümdeki “Prof.Dr.” titrinin arkasına sığınıp ve siyâsetçi kimliğinden destek alıp ırkçılık yapan, kültürümüzde olmayan faşist düşünceleri yeşertmeye ve yaymaya çalışan isimleri parti genel başkanı olarak biliyoruz. Suriyeliler üzerinden oluşturulmaya çalışılan “yabancı düşmanlığı” (zenofobi) bir nefret suçudur. Ne yazık ki, bunu kanlı bir çorba hâline getirip buna ekmek bananları, bu mübârek Ramazan gününde Allah’a havâle ediyorum.

Geçen hafta sosyal medya üzerinden servis edilen bir haber ile Karabük Üniversitesi gündeme oturdu. Yabancı öğrenci sayısı oran olarak en yüksek üniversitelerden biri olan Karabük’te bâzı öğrencilerin Afrikalı öğrenci veya öğrencilerden ölümcül hastalık kaptığı yönündeki haberler bir hayli paylaşıldı. Hemen ardından yine sosyal medya üzerinden aynı üniversiteden bir öğrencinin sahur vaktinden öğrenci yurdundaki odasının penceresinden atlayarak intihar ettiği haber yayıldı. Tâbi bütün bunlar olur da, Ortaçağ’da cadı avına çıkar gibi, 28 Şubat sürecinde tesettürlü avına çıkan gazetesiz gazeteci de boş durur mu? Mahalle de hazır kavga çıkmış, arada bir tekme de ben atayıp dercesine Karabük Üniversitesi’ndeki akademisyenleri “meymenetsiz” deyip hakaret ederek kendince puan kazanmak “fırsatını” kaçırmadı. 

Medyada rastlantı olmayacağına inandığım için, “şimşek çaktı bakalım sesinden ne duyacağız?” diye beklemeye başladım. Mesele aklı başında isimler tarafından ele alındı. TVNET’teki programda İsmail Küçükaslan konunun perde arkasına değindi. Prof.Dr. Bekir Berat Özipek’in Serbestiyet adlı sitede yazdığı yazı da konuyu, ağyârını mâni efrâdını câmi denecek bir içerikle ortaya koymaktadır. 

Konuyu biraz daha açayım. Karabük Üniversitesi’ndeki olayların iki alt başlığı var. Bunlardan biri yabancı öğrenciler üzerinden elde edilen döviz geliri, yâni eğitim turizmi. İkincisi ise ırkçılık.

Eğitim turizmi

Berat Hocamın yazısında belirttiği şu detaylar çok önemli. Türkiye bir süredir yabancı öğrencilerin tercih etmeye başladığı bir ülke. Bunun için hem kamu hem de özel şirketler büyük bir gayret sarf ediyor. Türkiye’nin misâfirperverliği, dünya turizmindeki yeri, Afrika, Uzak Doğu ve Orta Asya açılımları gibi konular öne çıkartılarak on binlerce öğrencinin Türkiye’de üniversite öğretimi alması sağlanıyor. Bu elbette milyarca doların Türkiye’ye gelmesi demek.

Eğitim turizmi dünyâda önemli bir gelir kaynağı. Türkiye’nin tıpkı sağlık turizminde dünyânın önde gelen ülkelerden biri olması gibi, üniversite eğitimi de bir turizm çeşidi olarak görülüyor. Türkiye bu konuda sağlık alanındaki kadar olmasa da dikkat çekici bir seviyeye geldi. Dikkat çekmesi, şimşekleri üzerine çekmesine de sebep oldu. Dünyâdaki eğitim turizmi 370 milyar dolar bir büyüklüğe sâhip. ABD, 1 milyon öğrenci ve 40 milyar dolar ile birinci sırada. İkinci sırada 600 bin öğrenci ve 25 milyar sterlin ile İngiltere var. Türkiye, henüz 300 bin öğrenci ve 3 milyar’da. Bu sayı artıkça gelirimizde artacak, çünkü Türkiye tercih edilen bir ülke oldukça Türkiye’de üniversite okumanın fiyatı arz-talep kuralına göre artacak. Yıllardır yapılan reklam ve tanıtımların meyvelerini yeni toplamaya başlamışken, Karabük Üniversitesi’nde bireysel olayların büyütülmesiyle, bu ağaç kurutulmaya çalışılıyor. 

Bu oyunu biliyoruz

Benzer bir operasyon seneler önce Türk tersânelerine yapılmıştı. Aldığı gemi sipârişleriyle başta Almanya olmak üzere Avrupa tersânelerine rakip olmaya başlayan Türk tersânelerinde, birden işçi ölümleri haberleri duyulmaya başladı. Gemi sipârişleri Türkiye’den Almanya ve diğer ülkelere kaydırılınca işçi ölüm haberleri birden kesildi.

Klu Klux Klan Karabük’te

Meselenin ikinci alt başlığı çok daha tehlikeli. Kaybedilen para telâfi edilir, ama ırkçılık mikrobunun temizlenmesi çok zordur. Suriyeli sığınmacı ve Arap turistler üzerinden körüklenen yabancı düşmanlığı ateşine bir odun da Afrikalı üniversite öğrencileri ile atıldı.

ABD’nin Tennesse eyâletinde 1865 yılında kurulan bir örgüt var. Adı Klu Klux Klan. Kısa adıyla “KKK”. Bu yasadışı örgütün özelliği, zenci ve göçmen düşmanlığı yapmak. Yüzlerini kapatacak şekilde başlarına geçirdikleri uzun külâhlarla tanınan bu ırkçı örgüt sanki Karabük’te temsilcilik açmış. 

Karabük’te bâzı kendini bilmezler, “Karabük Zenci Dövme Etkinliği” düzenleyip bunu sosyal medyada duyuracak kadar azmış durumda. Bu etkinliğe katılacağını belirtenlerin sayısı da yedi yüzden fazla.

Lafa gelince “Türkiye’yi dünyâya rezil ettiler” diyenler, bu faşist eylem ve düşüncelerle hem nefret suçu işlediklerini hem de Türk düşmanlarının değirmenine su taşıdıklarını ya fark edemiyorlar ya da zâten onlardan emir alıyorlar.

Yabancıların ve yabancı öğrencilerin dayak yediği, ırkçı muamelelere mâruz kaldığı bir ülkeye bırakın yabancı öğrencinin gelmesini, yabancı turist bile gelmez. Sâdece Afrikalıları değil Avrupa ve Amerikalıları da korkuturuz.

Karabük gibi kozmopolit kültürün henüz kabûl görmediği bir ildeki üniversitenin seçilmesi de tesâdüf olamaz. Üniversite kültürünün hâkim olduğu Kayseri, Erzurum, Eskişehir, Edirne, Konya gibi Anadolu şehirlerinde üniversiteler yerine Karabük Üniversitesi’ndeki bir asayiş olayının ülke gündemine taşınmasında kötü niyet aramamak elde değil.

Bir de bunun üstüne “AKEPE’nin kurduğu üniversite” yaftalaması gelince, artık söylentinin önünü almak mümkün olmuyor. O kadar ki, Karabük’ün komşu illerinden Kastamonu’da bir fidanlıkta çalışan bahçıvan bile, Karabük’te olan olaylar üzerinde Kastamonu’daki yabancı üniversite öğrencilerine karşı olumsuz bir bakış açısına sâhip olabiliyor ve bunu fidan almaya giden benim gibi müşterilerle paylaşabiliyor.